Hest sûfi an ki şüd safvet taleb

N'ez libâs u sûf u hayyâti vü deb

Sufi saflığı talep eden , kendisini iç kirlerinden arındırandır.

Sof giymek , terzilik etmek veya vakarla ağır ağır yürümek değil...

Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.)

27 Ocak 2009

Hz. MEVLÂNA'dan ÖZLÜ SÖZLER...4




Hiç köpeğin havlaması, ayın kulağına değer mi?





Huzurunda bulunmayanlara bile böyle elbiseler,


böyle yiyecekler verirse, kim bilir konuğun önüne ne nimetler koyar.





Hıristiyanların bilgisizliğine bak ki, asılmış Allah'dan medet umuyorlar.





Resim, ressama, beni kusurlu yaptın diye söz mü söyleyebilir?





İnsanoğlu, dilinin altında gizlidir.


Dil, can kapısının perdesidir. Yel, perdeyi kaldırdı mı ne var, belirir bize.





Sen de sağ eline bir sopa aldın ama senin elin nerede,


Musa'nın eli nerede





Akıllı birisinden gelen cefa, bilgisizlerin vefasından iyidir.





Kara odun ateşe eş oldu mu, karalığı gider, tümden ışık kesilir.





Bağış, kine merhemdir.





Tahta içinde yaşayan kurt,


o tahtanın fidan olduğu vakit ki halini bilir mi hiç?





Madem ki hırsızsın, bari o güzelim inciyi çal, madem ki gebe kalıyorsun, bari yüce bir çocuğa gebe kal.





Sabrı olmayanın imanı yoktur.





Korukla üzüm birbirine zıttır ama, koruk olgunlaştı mı güzel bir dost olur.





Allah yüzünü çirkin yaratmışsa, kendine gel de,


hem çirkin yüzlü hem çirkin huylu olma bari.





Aynada bir şekil görürsün hani, senin şeklindir o, aynanın değil.





Satrançta piyon yola çıkar da, sonunda yüce vezir olur.





Kibir kokusu, hırs kokusu, tamah kokusu, söz söylerken soğan gibi kokar.





Sonsuzun iki yanı da yoktur, ortası nasıl olabilir?





Dosttan, yakınlardan gelen bir cefa,


düşmanın üçyüzbin cefasına bedeldir.





Güneşin ışığı pisliğe vursa bile pislenmez, ışıktır o.





Başın ırmağın suyuna daldı mı, suyun rengini nasıl görebilirsin?





Davud'un elinde mum oluyor, senin elindeyse mum, demire dönüyor.





Sabır, insanı maksadına en tez ulaştıran kılavuzdur.





Yılan yumurtası da serçe yumurtasına benzer ama


aralarında ne kadar fark var.




Bilginin, iki kanadı vardır, şüphenin tek.





İkiyüz batman bala, bir okka sirke döksen, balın içinde erir, gider.


Balı tattın mı sirkenin tadını bulamazsın fakat tartarsan bir okka fazla gelir. Demek ki sirke, hem yok olmuştur, hem vardır.





Bir kuyudan her gün toprak çeker, her gün orayı kazar, eşersen, sonunda arı duru suya ulaşırsın.





Denizden bile yerine su koymadan devamlı su alsan,


bu işin denizleri çöle çevirir.





Sen, yerdeki yeşillik gibisin, ayağın bağlı.


Bir yel esti mi, tam inanca ulaşmadan başını sallarsın.





Oltandaki et lokması, balık avlamak içindir.


Öyle lokma ne bağıştır ne cömertlik.





Sözün eğri olsa da, anlamı doğru bulunsa,


sözdeki o eğrilik, Allah'ya makbuldür.





İçen akıllıysa, aklının parlaklığı daha da artar,


fakat kötü huyluysa daha beter olur. Ama halkın çoğu kötü olduğundan, beğenilmez huylara sahip bulunduğundan, içki herkese haram edilmiştir.





Eşeğin ardını öpmekte bir tat, tuz yoktur.


Faydasız yere, sakalını, bıyığını kokutur.





Pirlik, saçın sakalın ağarması ile elde edilmez.


İblisten daha ihtiyar kim var?





Tavus kuşu gibi sadece kanadını görme, ayağını da gör.





İnci de denizin dibinde, taşlarla beraberdir.


Övünçte, ayıpların arasındadır.





Pirenin ısırışından meydana gelen yanış,


seni yılan soktu mu yok olur gider.





Öküz, ansızın Bağdat'a gelir, şehri bir baştan öte gezip, dolaşır.


Bütün o zevki, hoşluğu, tadı, tuzu görmez de


göre göre karpuz kabuğunu görür.





Hani bir hayvan vardır, porsuktur adı. Dayak yedikçe semirir, büyür, köteği yedikçe daha iyileşir, sopa vuruldukça semirir,


insan da gerçekte porsuktur, çünkü o da dert, mihnet sopasıyla


büyür, semizleşir.





Uçan kuş, yeryüzünde kalsa tasalanır,


derde düşse ağlayıp inlemeye koyulur.
Fakat ev kuşu, kümes hayvanı, yeryüzünde sevinçle yürür,


yem toplar, neşeyle koşar durur.





Ölülerle savaşıp gazilik elde edilmez.





Hoş, güzel ömür, yakınlık aleminde can beslemektir.


Kuzgunun ömrü ise fışkı yemeye yarar.





Kin, sapıklığın da aslıdır, kafirliğin de.





Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker.





İnciyi sedefin içinde ara, hüneri de sanat ehlinden iste.





İnsan bir ağaca benzer, kökü, ahdinde durmaktır.





Susmakla canın özü, yüzlerce gelişmeye ulaşır.


Ama söz, dile geldi mi, öz harcanır.





Ömür de Allah'la hoştur, ölüm de.


Allah'a kavuşmadıktan sonra, ab-i hayat bile ateştir.





Hiç ay, yeryüzünde ev sahibi olur mu?





Hırs, çirkinlikleri bile güzel gösterir.





Padişahın adamlarından biri, zindanın burcunu yıksa,


zindancının gönlü bu yüzden kırılır mı hiç?





Hiçbir şeyden haberi olmayan cansızlardan, gelişip boy atan bitkiye, bitkiden yaşayış, derde uğrayış varlığına,


sonra güzelim akıl, fikir, ayırt ediş varlığına geldin.





Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.





Demirciliği bilmiyorsan, demirci ocağından geçerken


sakalın da yanar, saçın da.





Taş, taşlıktan çıkıp yok olmadıkça,


mücevher olup yüzüğe takılır mı hiç?





Padişah, töhmet altına alınanı Karun'a çevirir.


Artık suçsuzu ne hale kor, onu sen düşün.





Eğri ayağın gölgesi de eğridir.





Tam inanç aynası kesilen kişi,


kendini görse bile, Allah'yı görmüş olur.





Bilgiye ulaştı mı ayak, kanat olur.





Göz olgunlaştı mı, temeli, özü görür.


Ama kişi şaşı oldu mu parça buçuğu görür ancak.

Hiç yorum yok: